9 Nisan 2008 Çarşamba

KAPKAÇ

Bir zamanlar gazetelerde ve haber bültenlerinde sıkça duyduğumuz bir kelime vardı: Kapkaç. Şükürler olsun ki son zamanlarda kapkaçla ilgili pek fazla haber olmuyor. İnsanlarımızın canını yakan böyle olayların haberinin yapılmaması, kapkaç vakalarının azaldığını gösterir. Bu durum, yeni çıkan kanunların mı yoksa emniyetin mi başarısıdır, bilemiyorum.

Sokakta gördüğümüz herhangi bir insana : “Kapkaç nedir?” diye sorsak “Bir kimsenin haberi olmadan, taşınabilir eşya ve ziynetin bir veya birkaç kişi tarafından aniden kapıp kaçırılmasıdır.”diye tarif edilecektir ya da bu tanımlamaya yakın bir ifade kullanılacaktır.

Kapkaç kelimesini ilk defa 1980’li yılların başlarında duymuştum. Mahallemizden bir “abi”nin arkadaşlarıyla karıştığı bir kapkaç vakasının gazetelere çıkması bu “kapkaç ve kapkaççı ” kelimesini ilk defa duymama sebep olmuştur. Bütün mahallelinin elinde bu olayın anlatıldığı gazetenin sayfası geziyordu. “Falan arkadaşlarıyla “kapkaç” yapmış .” deyip ahlanıp vahlanarak gazetedeki resmi birbirlerine gösteriyorlardı. İşte o günden beri bu kelimeyi bilirim.

Bir zamanlar dolmuşlara “kaptıkaçtı” denirmiş.. Ben onun zamanına yetişemedim. Bu kelimeyi de ilk defa ilkokul öğretmenimden duymuştum. Eskiden dolmuşlar, duraklardan yolcuları hızlı bir şekilde alıp gittikleri için halk tarafından kaptıkaçtı diye anılırlarmış. Bu kelime de kapkaçın meşrulaştırılmış şekli olsa gerek.

Dil bilgisi derslerinde birleşik isimler konusunda, iki fiilin birleşmesiyle meydana gelmiş birleşik isimlere örnek olarak “kapkaç, ,kaptıkaçtı, çekyat” gibi kelimeleri örnek olarak verirdik, vermeye de devam ediyoruz. Bu kelimeleri, dilimize halkın kazandırdığı yeni kelimeler olarak bilir ve öyle zannederdim. Hatta öğrencilerime bu kelimelerin dilimizin yeni kelimelerinden olabileceğini söylerdim. Çekyatı ve kaptıkaçtıyı bilmem, ama “kapkaç” kelimesinin pek yeni bir kelime olmadığını hayatı hakkında bilgimin olmadığı “Servet” isimli bir Dîvan şairinin bir beytini okuyunca anladım.

Gelir ya aklımı ya fikrimi eder târâç

Hayâl-i yâr gibi ben de görmedim kapkaç “Servet”

“Sevgilimin hayâli gibi bir kapkaç(çı) görmedim; o(nun hayâli) gelir aklımı ve fikrimi çalar.”

Açıkçası çok şaşırdım. Bu kelimenin o dönemde var olmasına inanamadım. Kapkaç kelimesiyle ilgili araştırmaya başladım ve ne demek olduğunu büyük bir şaşkınlıkla öğrendim.”Ahmet Talat Onay’ın Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar” isimli kitabında bu kelimenin ne anlama geldiğini öğrendim.

Yeniçeri ocağının kapatılmasından sonra orduda asker ihtiyacı hat safhaya ulaşmış,askeri kadrolardaki boşluğu doldurmak için gönüllü askerlik uygulaması başlatılmıştır. Gönüllüler yetmeyince asker toplamakla görevli memurlar, gittikleri köy ve kasabalarda ele geçirdikleri gençleri rızalarını almadan askeriyeye sevk ederlermiş. İşte bu memurlara “kapkaç” denirmiş.O zamandan beri kapkaç kelimesini kullanıyoruz demek ki...

Rahmetli hocam Cevdet Dadaş Bey, mekânı cennet olsun, bana :”Ömerciğim, bilmediğin kelime için bir kere, bildiğin kelime için iki kere sözlüğe bakmalısın.” derdi. Demek ki bildiğimizi zannettiğimiz kelimelerin bilmediğimiz mânâları da olabiliyormuş.

Hiç yorum yok: