26 Nisan 2010 Pazartesi

KİRACI

Geçen sene dünya kadar masraf yaparak yerleştiğim evden, bu senenin başında ayrılmak zorunda kaldım. Atalar boşuna “El atına binen, tez iner.” dememiş. Altı senelik bir kiracı olarak üç kere ev değiştirdim. Çile bülbülüm çile!
Düşündüm, benim ki de dert mi? Şu memlekette elli senesini, alnının çizgilerinden emek olup akıtmış, hâlâ apartmanların ışık görmez, huzur esmez bodrum katlarında kirada oturan binlerce çileli insanımız var. Yüzlerinde yarım asırlık emeğin izleri duran bu saygı değer insanlar, bir ömür tüketip çalışmışlar, fakat başlarını sokabilecek bir ev dahi alamamışlar. Alın teri bu kadar mı ucuz? Emek bu kadar mı değersiz? Elli yıllık mesai, bir daire almaya yetmiyor, buna ne denir?
Bizde insanın dirisine değer verilmez. Ölüce kıymete biniyorsun. Ömrü boyunca başını sokabilecek, bir daire sahibi olamayan garip insanımız ancak öldükten sonra bir metre karelik kabir sahibi olabiliyor. Buna da şükür!

1 yorum:

Kemal dedi ki...

Hocam Allah içinize su serpsin. Huzurdan, sağlıktan ayırmasın. Amin.
Gerçekten birtakım mala mülke sahib olabilmek için, ileri bir ticaret insanı olmak, ya da mirasa konmak gerekiyor. :)
Aksi halde ev araba vesair sahibi olmak çok güç. -normal şartlarda-
N'apalım...

İnsan olmanın verdiği sorumlulukları farkederek güzelce kullanmak, sadece saksıyla konuşmak değil; evrenle tanışmak insana derin haz ve huzur verebilir.

Maddî imkanlar her ne olursa olsun, insanın içinde bulunduğu ruhsal durum ve konum; mutlu olmanın ana maddesidir bence.
Mutluluğu hayatın kendisinde; Allah'ın çizgisinin müdavimi olarak bulabiliriz. Bence.