ÖZEL DERSLER VE ÖSS YA DA NEYSE
Yakınımda gördüğüm öğrencilerin çoğu bir zamanlar tehditli okul kurslarında ve zorba öğretmenlerin
zoruyla özel ders almışlar. Hatta bazıları da "Bu kitabı almazsanız karnede babayı alırsınız!" gibi
tehditlerle öğrencilere birtakım test kitapları satmışlar. Hatta birtakım dersanelerden komisyon
alarak, tek amacı ticaret yapmak olan dersanelere tehditle,şantajla,baskıyla öğrenci transferi
yapmışlar. İşte bunlara maruz kalan zavallı öğrencileri gördük. Birçoğu dün açıklanan sınav
sonuçlarınıdan haberdar olduklarında perişan olmuşlardı. Yüzlerinden düşen bin değil, yüz bin
değil milyon parça idi.Sihirli değnek sahipleri zoraki özel ders, tehditli kurslarda sözüm ona
eğitim alanlar derslerinde destansı başarılara imza atıyorlardı. Sıfır olan notlar bir anda
yüzlere çıkıyordu. "Nasıl olur?" Sihirli değnek sahipleri var ya! Hani nerede bu özel derslerin
kerametleri. Zoraki özel derslere, tehditli kurslara maruz kalanlar 200'lü puanlarda serbest yüzüş
yapıyorlardı. Suratlar bir karış. Ama bu gerçek yarış! Karpuzcular kesmece satıyor.Bu ne demek.
Satttığım mal kötüyse sana iyisini veririm demektir. Peki bilgilerini üç kuruşa daha doğrusu
olmayan şerefini üç kuruşa satanlar neden paralarını aldıkları paraları iade etmezler? Bundan
sonra koridorlarda "KESMECE BUNLAR!" diyerek kurslara çağıranlar duyarsanız hiç şaşırmayın.
"KESMECE BUNLAR!" Bunları söylediğim için "KÜSMECE YOK!"
30 Nisan 2010 Cuma
27 Nisan 2010 Salı
Kütüphane Manileri
Her taraf lâle sünbül
Muhabbet saka bülbül
Sohbetleri kaçırmaz
Dört dörtlüktür Fezâgül
Güzel bir yazı olsun
Sünbül gül mazı olsun
Fezâ'nın annesinden...
Allah'ım râzı olsun
Kütüphane gülistan
İçimde bir heyecan
Hep mani yazın diyor
Artık benden Neslihan
Nedene de niçine
Sığmaz içi içine
Muhammet Emin kızar
Sabah akşam pis Çin'e
Bin bir kitap verilmiş
Hepsi yere serilmiş
Yeşim Hanım gelince
Kütüphane dirilmiş
Hastalara kan verir
Kitap heyecan verir
Şifadır sohbetleri
Kütüphane can verir
İstemem onluk yüzlük
Gözünde büyük gözlük
Ey iyi gösterici
Bu kitaplarla sözlük
Tozlu tozlu kitaplar
Her soruyu cevaplar
Akıllı insanlarla
Çok eskiden ahbaplar
27.04.2010
Muhabbet saka bülbül
Sohbetleri kaçırmaz
Dört dörtlüktür Fezâgül
Güzel bir yazı olsun
Sünbül gül mazı olsun
Fezâ'nın annesinden...
Allah'ım râzı olsun
Kütüphane gülistan
İçimde bir heyecan
Hep mani yazın diyor
Artık benden Neslihan
Nedene de niçine
Sığmaz içi içine
Muhammet Emin kızar
Sabah akşam pis Çin'e
Bin bir kitap verilmiş
Hepsi yere serilmiş
Yeşim Hanım gelince
Kütüphane dirilmiş
Hastalara kan verir
Kitap heyecan verir
Şifadır sohbetleri
Kütüphane can verir
İstemem onluk yüzlük
Gözünde büyük gözlük
Ey iyi gösterici
Bu kitaplarla sözlük
Tozlu tozlu kitaplar
Her soruyu cevaplar
Akıllı insanlarla
Çok eskiden ahbaplar
27.04.2010
26 Nisan 2010 Pazartesi
CAMDAKİ FERYAT
Ev ararken bodrum katın penceresinde şöyle masum ve çekingen bir feryat gördüm : “Lütfen pencerenin önüne park etmeyiniz.” Hiç kullanılmadığı hâlinden belli olan falan marka bir cip, camdaki iniltiye inat o pencerenin önüne, park etmiş gibiydi. Çünkü o arabanın sahibinin ensesi arabanın lastikleri kadar kalın, kendi de bir o kadar odundu. Zaten ensesi kalın olanın gözleri kör, kulakları sağır olur. Bu tipler, garibanın sesini duymaz, hâlini bilmez. Ama kendisinden daha yüksek perdeden havlayan birisinin karşısında yüzünü yerlere sürer, hatta ayaklarını yalar. Camdaki feryâda ne diye kulak versin? Çünkü o an: “ Kime ne yalakalık yaparsam, iki paralık bile olmayan şerefimi ayaklar altına alırsam, şu kadar kazanırım.” diye düşünüyordu.
Bodrum katında oturanlar güneşe hasrettir. Bazen karşı binanın bir penceresinden yansıyan güneşin hayat bahşeden ışıkları birkaç dakika da olsa eve bayram getirir. İki saniyelik güneş, yüzleri güldürmeye yeter. Bu aydınlığı, güzelliği kapkara bulut olup engelleyen, düşüncesiz, sonradan görme odunlar ne bilsin?
Bodrum katında oturanlar güneşe hasrettir. Bazen karşı binanın bir penceresinden yansıyan güneşin hayat bahşeden ışıkları birkaç dakika da olsa eve bayram getirir. İki saniyelik güneş, yüzleri güldürmeye yeter. Bu aydınlığı, güzelliği kapkara bulut olup engelleyen, düşüncesiz, sonradan görme odunlar ne bilsin?
KİRACI
Geçen sene dünya kadar masraf yaparak yerleştiğim evden, bu senenin başında ayrılmak zorunda kaldım. Atalar boşuna “El atına binen, tez iner.” dememiş. Altı senelik bir kiracı olarak üç kere ev değiştirdim. Çile bülbülüm çile!
Düşündüm, benim ki de dert mi? Şu memlekette elli senesini, alnının çizgilerinden emek olup akıtmış, hâlâ apartmanların ışık görmez, huzur esmez bodrum katlarında kirada oturan binlerce çileli insanımız var. Yüzlerinde yarım asırlık emeğin izleri duran bu saygı değer insanlar, bir ömür tüketip çalışmışlar, fakat başlarını sokabilecek bir ev dahi alamamışlar. Alın teri bu kadar mı ucuz? Emek bu kadar mı değersiz? Elli yıllık mesai, bir daire almaya yetmiyor, buna ne denir?
Bizde insanın dirisine değer verilmez. Ölüce kıymete biniyorsun. Ömrü boyunca başını sokabilecek, bir daire sahibi olamayan garip insanımız ancak öldükten sonra bir metre karelik kabir sahibi olabiliyor. Buna da şükür!
Düşündüm, benim ki de dert mi? Şu memlekette elli senesini, alnının çizgilerinden emek olup akıtmış, hâlâ apartmanların ışık görmez, huzur esmez bodrum katlarında kirada oturan binlerce çileli insanımız var. Yüzlerinde yarım asırlık emeğin izleri duran bu saygı değer insanlar, bir ömür tüketip çalışmışlar, fakat başlarını sokabilecek bir ev dahi alamamışlar. Alın teri bu kadar mı ucuz? Emek bu kadar mı değersiz? Elli yıllık mesai, bir daire almaya yetmiyor, buna ne denir?
Bizde insanın dirisine değer verilmez. Ölüce kıymete biniyorsun. Ömrü boyunca başını sokabilecek, bir daire sahibi olamayan garip insanımız ancak öldükten sonra bir metre karelik kabir sahibi olabiliyor. Buna da şükür!
İSTANBUL’UN PAPAĞANLARI
Şehir efsanesine göre yüzlerce papağanı taşıyan bir kamyon, İstanbul’da şarampole yuvarlanmış. Sağa sola saçılan kafeslerdeki kuşlar, şehrimizin yeşil kulelerine doğru kaçışmışlar. O günden bugüne turuncu gagalı yeşil papağanlar, İstanbul’ un kanatlı türlerinden biri olmuş. Diğer bir rivayete göre de yurt dışından papağan getiren bir kuş severden gümrükte rüşvet istemişler. Vatandaş, hırsızların isteğini yerine getirmeyince “Kırk Harâmiler”in gümrük şubesindeki eşkıya işi yokuşa sürmüş. Adam; şerefsiz, nâmussuz, aşağılık rüşvetçilere kuşlarını bırakmamak için üçkâğıdı olmayan maviliklere salıvermiş papağanlarını. İşte o kuşlar bugün, İstanbul’umuza renk katan papağanların atası imiş.
İstanbul’un tarihi yarımadasında İskender papağanı denilen uzun kuyruklu yeşil kuşlara sık sık rastlayabilirsiniz. Hele hele Osmanlı camilerinin hazirelerinde boy gösteren, gövdeleri göz göz olan, meyvesi leziz çitlembiklerin yakınlarında kanat çırpan bu canlı renkleri görme şansınız daha çoktur.
İstanbul’da papağanların yaşadığını söylediğimde benimle dalga geçenlerin sayısı hiç de az değildi. Çevresinde yem kovalayan kuşları bile bilmeyen; binlerce leyleğin, binlerce kartal ve şahinin İstanbul’un semalarından süzülerek gidişinden habersiz olanların, papağanların İstanbul’da yaşayamayacağını iddia etmesi açıkçası bana tuhaf gelmiştir. Biraz olsun çevremize bakalım. Kuşları, ağaçları, çiçekleri fark edin. Hayatınızın güzelleştiğini hissedeceksiniz.
İstanbul’un tarihi yarımadasında İskender papağanı denilen uzun kuyruklu yeşil kuşlara sık sık rastlayabilirsiniz. Hele hele Osmanlı camilerinin hazirelerinde boy gösteren, gövdeleri göz göz olan, meyvesi leziz çitlembiklerin yakınlarında kanat çırpan bu canlı renkleri görme şansınız daha çoktur.
İstanbul’da papağanların yaşadığını söylediğimde benimle dalga geçenlerin sayısı hiç de az değildi. Çevresinde yem kovalayan kuşları bile bilmeyen; binlerce leyleğin, binlerce kartal ve şahinin İstanbul’un semalarından süzülerek gidişinden habersiz olanların, papağanların İstanbul’da yaşayamayacağını iddia etmesi açıkçası bana tuhaf gelmiştir. Biraz olsun çevremize bakalım. Kuşları, ağaçları, çiçekleri fark edin. Hayatınızın güzelleştiğini hissedeceksiniz.
FUTBOL DİLİ
Dil; hayatı, o dili kullananların seviyesini ve ilgilerini akıl sahibi olan herkese gösterir.
Bir memlekette yaşayan insanlar neye çok değer verirse dillerinde o şeyin yansımaları görülür. Boşuna “Kişi dilinin altında gizlidir.” dememişler. Günümüz insanın en çok neye ilgi gösterdiğini anlamak için dilimize yeni giren şu deyimlere bakmak yeterlidir: Topu taça atmak, dakika bir gol bir, tribünlere oynamak, kendi kalesine gol atmak, üç sıfır geriden başlamak, paslaşmak, pas vermek, pas vermemek, ofsayta düşmek, top yuvarlaktır, top dolaştırmak, şutlanmak, frikik vermek, direkten dönmek, birinci ligde-amatör kümede oynamak… Bu deyimler, günlük konuşmalarda vatandaş tarfından kullandığı gibi; siyasiler, gazeteciler, televizyoncular da bu joker sözleri sık sık kullanmaktadır. Bu tabirler bize, milletçe futbola ne kadar çok zaman harcadığımızı, bu oyunu ne çok sevdiğimizi ve futbol denen uyuşturucuyla nasıl uyutulduğumuzu göstermektedir. Yaşı müsait olanlar hatırlayacaklardır, eskiden Avrupa arenasında elde edilen başarılı sonuçlardan sonra memleketimizde her şeye zam yaparlardı da sokaklara dökülen ülkemin kalabalıkları, futbolun verdiği sarhoşlukla hiçbir şeyin farkında olmazdı.
Futbol için ahlâkını, adalet duygusunu, doğruluğu elinin tersiyle itmeyi normal gören insanların dili, bu “ayak oyunundan” birtakım kazanımlar elde etmesi birçok olumsuzluğa rağmen yine de güzel!
17 Nisan 2010 Cumartesi
AKARSUYUN TİMSAHLARI
Falanpaşa bir nehir içinde kırk timsah var
Bunların kitabında ne insaf ne günah var
Göç vakti bu ırmaktan geçer yüzlerce ceylan
İçleri kıpır kıpır yüzlerinde heyecan
Ne ümit etmişlerdi neler beklemişlerdi
Sıra ile karşıya geçmek istemişlerdi
Hangi otlar lezzetli hangisi bereketli
Hepsini öğrenecek bu ne kadar kıymetli
Sevincinden uçacak yüzü neşe saçacak
Dişleri hissedince duvarlardan kaçacak
Timsahları görmüştü sudan korktu geçmedi
Bilgiye susamıştı timsah vardı içmedi
Anne ceylan yavruya hadi durma geç dedi
Bu su irfan yoludur kendine yol seç dedi
Eğer burdan geçmezsen otlağa gidemezsin
Yavrunu bu çayırda güvenle güdemezsin
Anne suda timsah var başka bir yol yok mudur
Isırılmak istemem bu isteğim çok mudur
Baksana sen şuraya dişleri kanlı kanlı
O sularda yaşamaz onlardan başka canlı
Evlâdım ben yıllardır bu suyu aşıyorum
Yavrucakları burdan yıllardır taşıyorum
Şimdi sıra sendedir korkmana hiç gerek yok
Senin gibi ceylanlar bu kirli suda pek çok
Geçer isen karşıya kendin otlayacaksın
Her tarafta yiyecek ottan çatlayacaksın
Timsahlara hiç kızma onlar ders veriyorlar
Belgeselle hayatı önüne seriyorlar
Ama anne timsahlar bize ders anlatmıyor
Bizleri yemek için "okursa" gelsin diyor
Yanlışın var evladım derstir timsahın ağzı
Bilirsen dişlerini görmezsin o boğazı
Timsahlar geçirmiyor nehirin karşısına
Öküz et verdi geçti otlaklar çarşısına
Bu sular neden kirli diye kendime sordum
Rüşvetçinin pisliği bulaşır biliyordum
Paran varsa geçersin sen bu ırmaktan kardeş
Çalışmak nâfiledir geçişler olmaz beleş!
Bunların kitabında ne insaf ne günah var
Göç vakti bu ırmaktan geçer yüzlerce ceylan
İçleri kıpır kıpır yüzlerinde heyecan
Ne ümit etmişlerdi neler beklemişlerdi
Sıra ile karşıya geçmek istemişlerdi
Hangi otlar lezzetli hangisi bereketli
Hepsini öğrenecek bu ne kadar kıymetli
Sevincinden uçacak yüzü neşe saçacak
Dişleri hissedince duvarlardan kaçacak
Timsahları görmüştü sudan korktu geçmedi
Bilgiye susamıştı timsah vardı içmedi
Anne ceylan yavruya hadi durma geç dedi
Bu su irfan yoludur kendine yol seç dedi
Eğer burdan geçmezsen otlağa gidemezsin
Yavrunu bu çayırda güvenle güdemezsin
Anne suda timsah var başka bir yol yok mudur
Isırılmak istemem bu isteğim çok mudur
Baksana sen şuraya dişleri kanlı kanlı
O sularda yaşamaz onlardan başka canlı
Evlâdım ben yıllardır bu suyu aşıyorum
Yavrucakları burdan yıllardır taşıyorum
Şimdi sıra sendedir korkmana hiç gerek yok
Senin gibi ceylanlar bu kirli suda pek çok
Geçer isen karşıya kendin otlayacaksın
Her tarafta yiyecek ottan çatlayacaksın
Timsahlara hiç kızma onlar ders veriyorlar
Belgeselle hayatı önüne seriyorlar
Ama anne timsahlar bize ders anlatmıyor
Bizleri yemek için "okursa" gelsin diyor
Yanlışın var evladım derstir timsahın ağzı
Bilirsen dişlerini görmezsin o boğazı
Timsahlar geçirmiyor nehirin karşısına
Öküz et verdi geçti otlaklar çarşısına
Bu sular neden kirli diye kendime sordum
Rüşvetçinin pisliği bulaşır biliyordum
Paran varsa geçersin sen bu ırmaktan kardeş
Çalışmak nâfiledir geçişler olmaz beleş!
14 Nisan 2010 Çarşamba
SÖZLERİMİN ADRESİ BELLİDİR BESBELLİDİR!
Rüşvetçiye hırsıza çıkarcıya çakarım
Hiçkimse alınmasın ben işime bakarım
Benim yazdıklarımda bir tek isim geçti mi
Biçer döver sözlerim masumları biçti mi
Rüşvetçiyi hırsızı namuslu dost seçti mi
Bir masaya oturup yiyip yiyip içti mi
Kiminle gezer isen onunla anılırsın
Hırsızla yatar isen rüşvetçi sanılırsın
Bıraktım bu işleri devletin su işleri
Bir ceza almamıştı tahrif eden fişleri
Kökleri asırları aşıp giden bir yerin
İçinde bir yapı var okyanustan da derin
Tarihi bir mekânda tarihi bir çapul var
Soyulan garibanda ne para var ne pul var
Nasılsa göz yumulmuş mezarlar arasında
Gözleri fukaranın cebinde parasında
İnsaf mı o da ne ki vicdan mı bilinmiyor
Bu mekânda mazlumun gözyaşı silinmiyor
Ne garip hakkı yedim ne yetim hakkı yedim
Şu vahşi sırtlanlara garibi yedirmedim
Bizim kabahatimiz bunları söylemek mi
Söyleyin çalmak mı suç alın teri emek mi
Her zaman taraf oldum çalışmaktan emekten
Kovulsam da çekinmem doğruyu söylemekten
Bir paşanın sırtına pis bir köprü kurulmuş
Burda Deli Dumrullar ne durmuş ne durulmuş
Zorbalıkla baskıyla köprüden geçirmişler
Beş milyar altı milyar millete geçirmişler
Coşkun pek masum kalır suratsızlar yanında
Herkes biliyor zaten rüşvet vardır şanında
Devekuşu tüyleri dilimde bitti artık
Her fırsatta hırsıza rüşvetçiye biz çattık
Bu işler bitmelidir sözlerim yetmelidir
O insan olmasa da utanıp gitmelidir
Hiçbir kişiye değil haksızlığa karşıyım
Arsızların üstüne giden mehter marşıyım
Hiçkimse alınmasın ben işime bakarım
Benim yazdıklarımda bir tek isim geçti mi
Biçer döver sözlerim masumları biçti mi
Rüşvetçiyi hırsızı namuslu dost seçti mi
Bir masaya oturup yiyip yiyip içti mi
Kiminle gezer isen onunla anılırsın
Hırsızla yatar isen rüşvetçi sanılırsın
Bıraktım bu işleri devletin su işleri
Bir ceza almamıştı tahrif eden fişleri
Kökleri asırları aşıp giden bir yerin
İçinde bir yapı var okyanustan da derin
Tarihi bir mekânda tarihi bir çapul var
Soyulan garibanda ne para var ne pul var
Nasılsa göz yumulmuş mezarlar arasında
Gözleri fukaranın cebinde parasında
İnsaf mı o da ne ki vicdan mı bilinmiyor
Bu mekânda mazlumun gözyaşı silinmiyor
Ne garip hakkı yedim ne yetim hakkı yedim
Şu vahşi sırtlanlara garibi yedirmedim
Bizim kabahatimiz bunları söylemek mi
Söyleyin çalmak mı suç alın teri emek mi
Her zaman taraf oldum çalışmaktan emekten
Kovulsam da çekinmem doğruyu söylemekten
Bir paşanın sırtına pis bir köprü kurulmuş
Burda Deli Dumrullar ne durmuş ne durulmuş
Zorbalıkla baskıyla köprüden geçirmişler
Beş milyar altı milyar millete geçirmişler
Coşkun pek masum kalır suratsızlar yanında
Herkes biliyor zaten rüşvet vardır şanında
Devekuşu tüyleri dilimde bitti artık
Her fırsatta hırsıza rüşvetçiye biz çattık
Bu işler bitmelidir sözlerim yetmelidir
O insan olmasa da utanıp gitmelidir
Hiçbir kişiye değil haksızlığa karşıyım
Arsızların üstüne giden mehter marşıyım
4 Nisan 2010 Pazar
UTANMAZLARA
Hırsızlığı görüp de kınamayan köpektir
Haksızlık karşısında susan eşşoleşşektir
Şerefsizlik dînine şükür îmânımız yok
Dinsizlerin hakkından îmânsız gelecektir
Haksızlık karşısında susan eşşoleşşektir
Şerefsizlik dînine şükür îmânımız yok
Dinsizlerin hakkından îmânsız gelecektir
2 Nisan 2010 Cuma
EDEBİYAT DERSLERİ 1-NÂMIK KEMÂL'İN BİR BEYİTİNİN ŞERHİ
Sevgili öğrenciler, şimdi sizlerle Nâmık Kemâl'in Hürriyet Kasîdesi'ni okuyacağız. Bakın rahmetli "Vatan Şairimiz" neler söylemiş, o günden bugüne değişen bir şey var mı? Dikkatlice okuyalım, dinleyelim, açılayalım...
Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten
Beyiti günümüz Türkçesine düz yazı hâlinde şöyle çevirebiliriz:
Dünyada zâlimlerin yardımcıları alçak kişilerdir;zaten insafsız avcıya hizmet etmekden ancak köpekler zevk alır.
Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten
Beyiti günümüz Türkçesine düz yazı hâlinde şöyle çevirebiliriz:
Dünyada zâlimlerin yardımcıları alçak kişilerdir;zaten insafsız avcıya hizmet etmekden ancak köpekler zevk alır.
RÜŞVETÇİ NÂMUSSUZLARA YİNE BİR ÇİFT SÖZÜM VAR!
Yamuk olduğu için gelemedi o adam;
Adam, adam değil ki gönderdi bir çift madam!
Madamların suçu yok, sözüm tüccarlaradır;
Dürüstlere güven yok, destek hırsızlaradır!
Ey mahkeme, mahkeme! O zaman da gelecek;
Hırsızlar saltanatı elbet bir gün ölecek!
Deliller dosya dosya, cd'lere sığmıyor;
Bendeki delil kadar gökten yağmur yağmıyor...
Savcılara danıştım, sordum bir avukata;
"Süründürürsün dedi, bunları yata yata."
Milleti koyun görüp soymak isteyenleri
İnşallah atacaksın ey adâlet içeri!
Gözlerin önündedir bunların hırsızlığı;
Ayyuk'u da aşmıştır bunların arsızlığı!
Çöllerde hayat vardır, bunlarda hayâ yoktur!
Ağızlarından akan pislik oluk oluktur!
Adam, adam değil ki gönderdi bir çift madam!
Madamların suçu yok, sözüm tüccarlaradır;
Dürüstlere güven yok, destek hırsızlaradır!
Ey mahkeme, mahkeme! O zaman da gelecek;
Hırsızlar saltanatı elbet bir gün ölecek!
Deliller dosya dosya, cd'lere sığmıyor;
Bendeki delil kadar gökten yağmur yağmıyor...
Savcılara danıştım, sordum bir avukata;
"Süründürürsün dedi, bunları yata yata."
Milleti koyun görüp soymak isteyenleri
İnşallah atacaksın ey adâlet içeri!
Gözlerin önündedir bunların hırsızlığı;
Ayyuk'u da aşmıştır bunların arsızlığı!
Çöllerde hayat vardır, bunlarda hayâ yoktur!
Ağızlarından akan pislik oluk oluktur!
1 Nisan 2010 Perşembe
1 NİSAN ŞAKASI
Hata ettim, nâneyi yedim özür dilerim
Rüşvetçiye rüşvetçi dedim özür dilerim
Minareyi çalanlar kılıfını hazırlar
Sıçar, üstünü örter kedim özür dilerim
Nâmussuzlara karşı hakaret etmiş atam
Sizi kırdıysa eğer ceddim özür dilerim
Şerefsiz olmasaydı şerefli bilinmezdi
Değerini bilmedim, kendim özür dilerim
Şaka da olsa Ömer adâletten vazgeçme
1 Nisan'da kötü söz dedim özür dilerim
Rüşvetçiye rüşvetçi dedim özür dilerim
Minareyi çalanlar kılıfını hazırlar
Sıçar, üstünü örter kedim özür dilerim
Nâmussuzlara karşı hakaret etmiş atam
Sizi kırdıysa eğer ceddim özür dilerim
Şerefsiz olmasaydı şerefli bilinmezdi
Değerini bilmedim, kendim özür dilerim
Şaka da olsa Ömer adâletten vazgeçme
1 Nisan'da kötü söz dedim özür dilerim
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)