5 Haziran 2010 Cumartesi

RÜŞVETÇİ DESTEKÇİLERİNE CEVAP

Girdiği sınıflarda öğretmen masasının üstüne oturup manitasıyla mesajlaşmaktan başka bir şey yapmayan, öğrencileriyle duygu bağı nedir bilmesi mümkün olmayan hanım değil bir “bayan” benim okuldan gitmeyişim hakkında romantik uyuzlarını fırçalamak için ileri geri birkaç laf etmiş, daha doğrusu halt etmiş. Sizler tarafından övülmek benim için kahrolmak demektir. Size çok teşekkür ediyorum, beni kendinizden ayırdınız, beni dürüst olmayanlar sınıfına katmayarak ilk defa doğru bir şey yaptınız. Beni kendiniz gibi görmeyerek dürüstlüğümü bir kere daha onaylamış oldunuz. Sizler bana bu yazıları yazarak rüşvetçilerden, hırsızlardan, namussuzlardan olmadığımı dürüst olmayanların gözüyle göstermiş oldunuz. Tekrar teşekkür ederim.
Körle yatan, şaşı kalkar. Bozacının şahidi, şıracı. İsin yanına varan, is; misin yanına varan, mis kokar. Sizler de aynı savunduğunuz kişiler gibi kokuyorsunuz. İstediğiniz kadar parfüm, deodorant kullanın sizler de rüşvet kokuyorsunuz!

“Eşşek”arılarının kovanına çomak soktuk, elbette rahatsız olacaklar. Seviniyorum ki dürüst olmayanlar bizi sevmiyor. O kadar mesûdum ki öğrenciyi kazıklanacak müşteri olarak görenler bizden hoşlanmıyor. O kadar mutluyum ki beş kuruşa, olmayan şerefini, haysiyetini, onurunu satanlar bizden nefret ediyor. Eğri yay elde tutulur, doğru ok uzaklara atılır… Atın bizi uzaklara, atın!
Ben Davutpaşa Lisesi mezunuyum, okulumu seviyorum, öğrencilerimi seviyorum sizler gibi başka şeylerin peşinde değilim. Birisi 500 yıllık okul demiş. Sizler 500 yıllık okulu 5 kuruşa sattınız. Hâlâ utanmadan konuşuyorsunuz. Sizler okulları değil, ticarethaneye çevirdiğiniz okulları seviyorsunuz.
Sizin cinsiniz, sadece menfaatinin peşinden koşar. Sizler öğrenciyi değil, onların paralarını seversiniz.

Bir başkası da sonradan geldi, birilerine oyuncak oldu. Sen şuraya git, “Emredersiniz!” Orada bizim dediklerimizi de. “Baş üstüne!” Onlar ne söyledi bize söyle. “Emriniz olur!” Onlar rüşvet almazlar, onlardan uzak dur. “ Şüpheniz olmasın efendim!” O da aynen öyle kul köle oldu onlara. Oyuncak bebek gibi, nereye çevrilirse oraya dönüyor. Acıyorum; bir rüşvet şebekesinin içinde top gibi oradan oraya yuvarlanıyor. Yazık!

Bir başkası da destek çıkmış ablasına. O da öğrenciyi para olarak görenlerden. Nasıl olmasını beklerdin ki? Hesabı da kuvvetliymiş ablası! Bana olan husumeti nereden kaynaklanıyor? Rüşvetçilere karşı olduğum için mi? Sizi rahatsız eden ne? Yoksa sizde mi onlardansınız? Birbirinizi ısırmadığınıza göre ne diyeyim?

Ben okuldan gitmeye kararlıydım. Geçen sene dilekçemi vermiştim. Arkadaşlarımın baskıları ve ricaları dilekçemi geri almama sebep oldu. Onların hatırına göz zevkimi bozmaya razı oldum. Bu sene de mide bulandıracak çok şey gördüm. Yine gitmek istedim, bu sefer hem öğretmenler hem de öğrencilerden çok baskı gördüm. Gideceğim diye ağlayan öğrenciler oldu. Bu kadar rica üzerine gitmek vicdan ve insaf sahibi olarak bize yakışmazdı. Hem birilerine meydanı boş bırakmamak için de gitmekten vazgeçtim. Birileri ben gideceğim diye ümitlenmiş, sevinmiş, zil takıp oynamış kimileri de kına yakmaya hazırlanmış. Gitmiyorum ulan!

Hanımefendi değil “bayan”, eğitim işi öğretmen masasında oturup sevgiline mesaj atmak, öğrencileri entrikayla kursa almak ve dürüst insanlara iftira atıp düşmanlık beslemek değildir. Bu iş gönül işidir. Size yabancı bir kelime ama işte böyle! Bu iş gönülsüz yapılmaz, yapılamaz! Mukaddes meslek diye anılan öğretmenliği cep uyuzu geçiren üç beş sahtekâr yüzünden rüşvetçilikle eşdeğer gösterenlerin her zaman yanında bulundunuz, bulunmaya da uzaklardan destek vermeye devam ediyorsunuz. Farklı bir şey de beklemezdim zaten!
Derslerde elinden cep telefonunu düşürmeyip sınıfı manitayla mesajlaşma salonu haline getiren kişi, kelimelerin yetmez. Sen kes yapıştır bir mesajdan ibaretsin!
Şükürler olsun ki dürüst olmayanlar benden nefret ediyor! İsrailli Siyonist caniler gibi yaptıklarının yanlarına kâr olarak kalmasını isteyenlerle mücadele etmeye devam edeceğim.

Hiç yorum yok: